Hernando CALVO OSPiNA anlatıyor....
Beni, dünyanin bu kayip kösesinde kabul ediyor. Sicaklik inanilmaz ve bulutlarin rengi bir saganagin habercisi. Kaygimi anlayarak, bu agaçtan ve yapraklardan yapilmis kulübenin, nice firtinalara direndigini söylüyor. Küçük salondaki tek lüks, kitaplar. Saatler aktikça, iki fotograf ayrimsiyorum:
ikisinde de Kolombiya Devrimci Silahli Güçleri FARC’in, bir süre önce ölmüs olan kumandani Manuel Marulanda Venez’le poz vermis.
Karsimda Kolombiya’nin efsane gerillalarindan biri var: Jaime Guaraca. O, FARC’in kurulmasinda ve gelismesinde yer almis, hala yasayan devrimci mitlerden biri. 1982 Mayis’inda yapilan Yedinci Konferans sirasinda bu örgütün en yetkili organi olan Sekretarya’ya seçildi. Saglik durumu nedeniyle birakmak zorunda kaldigi bir görevdi bu. 5 Nisan 1973’de, ülkenin güney dogusunda, Cali’de tutuklanmasından sonra, gördüğü işkencelerin sonucu olan "sakatlıklarının" yavaş yavaş ortaya çıktığını anlatıyor. "Askerler beni üç ay boyunca ’dompte-fous’ (yabanilerin ehlileştirildiğ i yer, çev.) denilen bir hücreye koydular ve bana Birleşik Devletler uzmanlarından öğrendikleri en vahşi yöntemleri uyguladilar." Guaraca’nin fotoğraf makinesi gibi bir belleği var. Kolombiya tarihinin önemli olaylarının, hangi ay, hangi gün ve hangi ırmak, tepe, yol ya da köyde yaşandığını hatirliyor. iste, şimdiye kadar hiç röportaj vermemiş olan bu önemli kişiyle yapabildiğim konuşmanın bir özeti.
Nasil bir aileden geliyorsunuz Jaime Guaraca?
Kolombiya’nın güneyindeki Tolima’da bir parça toprak işleten kendi halinde bir aileden geliyorum. Annemle babam, iki küçük çiftlik kurmak için ormandan toprak açmışlar; biz, altı erkek, iki kız kardeş orada doğduk. Aileden yalnızca ben yaşıyorum. Annem ve küçük kız kardeşim doktor hatasıyla çok genç öldüler. 9 Nisan 1948’de liberal lider Jorge Eliecer Gaitan’ın öldürülmesinden sonra, muhafazakâr hükümetin liberallere ve komünistlere uyguladığı şiddet tüm ülkeye yayıldı. Ailem binlerce köylünün yaptığını yapmak zorunda kaldı: Ölümden kaçmak için ormanda saklanmak. Ağabeylerim, yaşamlarını savunmak için örgütlenmeye çalışan diğer gençleri aramaya koyuldular. Polis, öldürmek için onların peşindeydi, çünkü onlar liberal olma suçunu işlemişlerdi. Bu gençler, faşist diktatöre karşı savaşan gerillalar oldular. Ben, çok gençtim.
Gerilla mücadelesinde ne zaman yer aldınız?
1953’de, General Gustavo Rojas Pinilla iktidarı aldı. Pinilla’nın silahlı isyancılara barış çağrısı, liberal kanattaki gerillalarda demobilizasyona neden oldu. Bu kanadın, komünistlerin yanında savaşmış olan bazı komutanları, bizim canımızı yakmak için askeri yönetimle ittifak yapmaya karar verdiler. Hükümetin talimatı bizi dışlamak yönündeydi ve bunun için orduya, polise, muhafazakârlara ve liberallere güveniyordu. O zaman biz de, komünist köylü hareketinin önderi ve daha çok "Charro Negro" (kâhin ya da kara medyum, çev.) adıyla tanınan Jacobo Prias’ın öncülüğünde, geri çekilmeye karar verdik. Charro bizi bir araya getirdi. Yaklaşık seksen gerillaydık. Bize, Rojas Pinilla’nın önerilerinin, Kolombiya’nın ve Kolombiyalılarin gereksinme duyduğu şeyler olmadığını, bütün bunların yalan olduğunu ve yakında anlaşılacağını anlattı. Bu nedenle silah bırakmayı kabul etmiyordu. Daha sonra, bunun gönüllü bir karar olduğunu ekleyerek ve mücadelenin uzun ve çetin olacağını yineleyerek, kendisini izlemek isteyenlerin bir adım öne çıkmasını istedi. Bunu yaptım. On beş yaşlarındaydım. Aramızda, 1953’de Tolima’daki komünist öz-savunma hareketiyle birleşen Marulanda Yoldaş vardı. Yaşlı babası Don Pablo da bize katıldı. Otuz kişi olmuştuk: 26 erkek, 4 kadın. FARC’ı oluşturacak olan örgütlenme süreci nasıl gelişti? 27 Mayıs 1964, FARC’ın kuruluş tarihi olarak kabul edilir. O tarihte bölgemiz saldırıya uğradı. Bu saldırı, isyana karşı bir korunma savaşı olan Marquetalia operasyonu kapsamındaydı. Diğer bölgeler gibi bu bölge de "bağımsız cumhuriyet" olarak değerlendiriliyordu, ama inanın böyle bir şey yoktu. Bu kuşkusuz, uçaklar, helikopterler ve tanklarla tam donanımlı, silahlı 16 000 kişiyi üstümüze göndermek için bir bahaneydi.
Asıl komutanlar Amerikalıydı. Bizim iletişim için birkaç küçük "talki valki" miz vardı ama onları her çalıştırdığımızda yalnızca gringoları (asker Yankiler, çev.) işitiyorduk. Onları dinlemekten bana gına gelmişti.
Baktığımız her yer birliklerle doluydu. Ve deneyim ve silah eksikliğimize karşın ve yalnızca 52 erkek ve 3 kadınken, onlara göğüs gerdik. Bu durumda "göğüs germek" ne anlama gelir ki? Bu karıncayla filin savaşıydı
Özellikle kılavuzların, silahlarımızın menziline girerek pusuya düşmesini bekliyor, geri çekiliyor ve yeniden beklemeye başlıyorduk. Bu küçük köylü grubunun tamamen dağıtılmamış olması bana her zaman gerçek dışı göründü. Evet, bu doğru: Hepsinin adı aklımda, küçük çiftliklerinin adları gibi. Ama biliyor musunuz, bu büyük bir şans; çünkü bizi bir araya getiren, bunca güçlüğün yaşandığı bu ortam oldu. Marulanda Yoldaş bize şu soruları o zaman sormuştu: Direnecek miyiz, teslim mi olacağız? Ve hep bir ağızdan şunu söyledik: Direneceğiz Özgür mü olacağız, köle mi kalacağız? Hep bir ağızdan yanıtladık: Özgür olmak için mücadele edeceğiz
FARC adı nereden geliyor? Ve Manuel Marulanda hangi dönemde yönetimi aldı?
1966’da, askeri operasyonları n sürmesine karşın, Mata departmanında, Duda bölgesinde Nisan ve Mayıs ayları arasında ikinci Konferans’ı gerçekleştirdik. Tartışmalardan sonra Örgütün FARC adını alması kararlaştırıldı.
350 civarında militanın katıldığı bu Konferans sırasında kafamızdaki düşünce somutlaştı: Farklı bölgelerdeki güçleri tek bir yönetimin komutası altında toplayan bir örgüt kurmak. Böylece şu yapıldı: Başında Marulanda Yoldaş olmak üzere bir kurmay heyeti atandı. Marulada’nın resmi liderliği kabul gördü, çünkü 1960 Ocak ayında Charro’nun öldürülmesinden beri zaten doğal liderdi. Bunu hepimiz kabul ettik, çünkü bu tartışma ***ürmeyecek bir şeydi. 1967 ve 1970 yılları arasında, doğmakta olan FARC, düşmanın darbelerinden dolayı, az ya da çok ciddi bir kriz geçirdi. Bu kriz aşıldıktan sonra FARC, politik ve askeri anlamda büyük bir yöntem bilgisine sahip olduğunu gösterdi. Özellikle askeri yöntem bilgisi nereden geliyor? Hocalarınız var mıydı? Bu çok önemli bir soru, çünkü o dönemde, Kolombiya halkının refahı için her şeyini terk eden bu bir grup insanın yaptıklarını küçümsemek amacıyla pek çok şey söylendi.
Marquetalia operasyonuyla karşı karşıya kaldığımız zaman, aramızdan hiç kimsenin askeri deneyimi yoktu. Hangi tip silahlarla karşılaşacağımızı bilmiyorduk. İki rezervistimiz vardı, ama onlar ne savaş tekniğini, ne de nasıl pusu kurulduğunu biliyorlardı. Size bunun çok güç olduğunu söyleyebilirim. Askeri taktik ve stratejiyi öğrenmeye çalışan tek kişi, Marulanda Yoldaş oldu.
Onun yöntemi neydi?
O yaşamın tüm yönlerini gözlemliyordu. Askeri alanda, polisin ve ordunun savaşlarda nasıl davrandığını gözlemliyor ve araştırıyordu. Böylece bir şeyler öğreniyordu.
Hocamız olmadığı için, pratik bizim okulumuz olmuştu. Bugüne kadar doğru bulduğum bir yöntem uyguluyorduk: Değerlendirme toplantıları. Bu toplantılar gerillaya, tüm gördüğünü, işittiğini, hissettiğini anlatma olanağı veriyordu. En sonunda Marulanda Yoldaş bir toparlama yapıyor ve bize bunca olup bitenin, bunca yanlışın nedenini açıklıyordu.
Marulanda, eğitimle ilgilenmenin gereğini görmeye başlayana kadar, bu iş böyle oldu. Birinci dereceden görev, kendi kendini eğitmekti. Lenin’i Marks’ı, Bolivar’ı, Vietnam savaşını, Mao’nun gerilla savaşını okuyordu. Askeri el kitaplarını, özellikle de Kolombiya ordusunun el kitaplarını okuyordu, çünkü içerdeki düşmanı tanımak gerektiğini söylüyordu.
1972 yılına kadar hocaları olan bir okuldan yoksun kaldık. Dersler vermeye, öğretmen yetiştirmeye, deneyimleri aktarmaya başlayan, Marulanda Yoldaş oldu. Bu, davaya duyulan sadakatin dışında, bize bıraktığı yapıtın bir diğer parçasıdır. Bu, 59 yıllık gerilla yaşamının ifadesidir.
(Bir köpek ısrarla havlayıp duruyor, belki de pişmekte olan yemeğin nefis kokusundan etkilendi. Jaime Guaraca buna aldırmıyor. Fırtına dindi, ama gri bulutlar kaybolmadı.
Bize ikinci kez ikram edilen ve yalnızca bu topraklarda yetişen meyvelerden hazırlanmış meyve suyunu, tek bir yudum da bitirdi. Uzunca bir süredir hala sohbet ediyoruz. Onca anının hatırlanması, ona fazladan bir enerji vermiş görünüyor. Şimdi güncel konulardan söz etme zamanı.)
FARC’a yöneltilen suçlamalar hakkında ne söyleyeceksiniz? Örneğin FARC’ın bir "narko-gerilla" olması?
Kolombiya’nın içinde ve dışında, hükümet, büyük basın ve kendilerine entelektüel diyen pek çok insan, FARC’ın değiştiğini söylediler. Başlangıçta devrimci bir programı olan, tarım reformu için mücadele eden bir grubun, zamanla, "narko-gerilla" dedikleri şeye dönüştüğünü söylüyorlar. Ve bu noktada biz şunu söylüyoruz: Sözcükleri kendi gereksinmelerine göre değiştirip kullanmayı nasıl başarıyorlar
Devrimci gruplar ortaya çıktığında, onlara aşağılayıcı bir biçimde "sürü" deniyordu. Sonraları, komünizmin en kötü şey olduğunu anlatarak "komünist" dediler. Demek ki komünizmden, Kolombiyalılara karşı kendi yaptıklarını anlıyorlardı. Sonra bize anti sosyal, katil, haydut, vb. gibi düşünebileceğiniz her türlü deyimi yakıştırdılar. Suçlamalar, Birleşik Devletler eski büyükelçisi Lewis Tambs’ın dayattığı bir deyim olan "narko-gerilla" suçlamasına kadar değişti durdu. Kaderin cilvesine bakın: Aynı şahıs, narko-trafik nedeniyle Kosta Rika’dan kovuldu
Askerlerin ve polislerin rehin alınması konusunda FARC çok eleştiriliyor.
Onlar kaçırılmadılar, onlar savaşta yakalandılar. Öyleyse kendi cezaevlerinde bulunan gerillalar gibi, onlar da savaş tutsaklarıdırlar. Ama aynı şeyi siviller için söyleyemezsiniz.
Bakın, Başkan Andres Pastrana hükümetiyle yapılan görüşmeler sırasında, FARC üç yüzden fazla tutuklu askeri serbest bıraktı. Buna karşılık, bazılarının elli ya da altmış yıl cezaya çarptırıldığı ve aralarından çoğunun hasta olduğu bildiğimiz, tek bir gerilla bile serbest bırakılmadi. FARC, tutsak değiş tokuşuna niyetlerinin olmadığını anladığı zaman, politik olarak önemli kişilerin rehin alınması kararını aldı. Ingrid Betancourt’u arayıp bulmaya gerek yoktu, çünkü o bir gerilla bölgesine kendisi girmişti. Burjuvaziden biri olduğunu bilmediğimizi sanıyordu.
Burjuvazinin acı çekmediği bir savaş bu
Ama bu rehinelerle bile hükümet harekete geçmedi, çünkü tutsakların değiş tokuşuna ilişkin görüşmeler çok önemli değildi, barış görüşmeleri ise hiç önemli değildi. Uribe Velez için yalnızca savaş önemlidir.
Bayan Betancourt’dan söz etmişken, kurtulması aslında nasıl oldu?
Bu, Fransızların, İsraillilerin ve Amerikalıların karıştığı bir operasyon. Ama asıl nokta, onun (Betancourt) ve on dört kişilik grubun, güvenlikleriyle görevli iki baş sorumluya yapılan para ödülü önerisi sayesinde kurtulmalarıdı r. Dahası, bu görüşmenin çok önceden başlamış olması mümkün. Ingrid’in yaşadığına ilişkin olarak verilen son kanıtın, onu sapsarı bir yüzle oturmuş olarak gösteren o fotoğrafın üzerinde oynanmıştı. Ingrid’in güvenliğiyle görevli sorumluların, onun, gördüğü muamele ve sağlık durumu hakkında onca yalan anlattığı bir mektubunu annesine göndermesine neden izin verdiğini bana açıklayabilir misiniz? Bogota’ya ya da Paris’e döndüğü zaman uçaktan inmesi için yardıma gereksinmesi oldu mu? Paris’te yaptırdığı resmi tıbbi incelemeler, herhangi bir sağlık sorununu ortaya çıkardı mı?
Kendilerini satanlar, yaldızlı bir sürgünün Paris’te mutlu bir yaşam sürebileceği sözlerine inandılar. Oysa onlara hiçbir şey verilmedi: Hep hapiste oldular ve hep Birleşik Devletler’e iade edilmekle tehdit edildiler. Başlarına, öldürdükten sonra orduya kanıt getirmek için eli kesilen Komutan Ivan Rios’un katledilmesiyle aynı şey geldi.
Şeytan sadık hizmetkârlarını böyle ödüllendirir.
Bayan Betancourt, Kolombiya’ya dönmeyeceğini, çünkü FARC’ın askeri hedefi olduğunu söylüyor.
O, ailesiyle birlikte, bu hikâyeyle daha çok ödül almak ve onca iyi niyetli insanı katarak düzenledikleri kampanyalarla kazandığı milyonlardan daha fazlasını mı kazanmak istiyor? Yoksa ölçüsüz egosunun biraz daha şişirilmesi mi gerekiyor? Çünkü kendisine verilen politik önemi kaybetti. Bu yıl, 2008’de FARC birçok sert darbe aldı. FARC’ın epeyce zayıfladığı doğru mu?
Ben FARC’ın darbeler aldığını değil, bazı talihsizlikler yaşadığını düşünüyorum. Raul Reyes’in, Ivan Rios’un ve diğer komutanların ölümü talihsizlik olmuştur. Bunun bilincine Ingrid’in ve on dörtler grubunun kaçışıyla vardım ve şunu söylüyorum: Kaybedilen, politik bir çarpışmadır. Ama savaşlar böyledir, her çarpışma her zaman kazanılmaz.
Yönetim yeniden yapılandı. Yeni önder Alfonso Cano, Bolivarcı Manifestonun geçerli olduğunu, FARC’ın, askeri olarak, politik olarak ve örgütsel düzlemde aynı yolda, devam ettiğini ve kapıların barış ve toplumsal adalet arayışında her zaman açık olduğunu söyledi.
Bunun dışında her şey yalandan başka bir şey değil. FARC’ın yenileceğine ya da pusulayı şaşıracağına inanmaya son vermek gerek. Çünkü bu savaşın başlangıcındaki nedenler yoğunlaştı ve gelişti. Halk bugün acı çekiyor ve 1946’dan daha kötü durumda. Bugün ve her zaman, ülke Washington’dan yönetiliyor: Uribe sıradan bir kâhya.
Alfonso Cano’yla FARC’ta birçok şeyin değiştiği, FARC’ın "daha politik" olacağı ya da bir demobilizasyon yaşayacağı söyleniyor. Alfonso çok zeki ve eğitim görmüş biridir. O, yönetimde önemli bir rol oynayacak politik bir kadrodur, çünkü FARC’ta yönetim ortaktır. Toplandığı zaman, tüm görüşlerin aktarıldığı, tartışıldığı yer orasıdır ve kararlar çoğunluğa göre alınır. Kimse bu sistemin dışına çıkamaz.
Bu nedenle, FARC’ın Cano’yla birlikte geniş ölçüde teslim olma olanaklarına sahip olduğunu söylemek, ancak bir spekülasyon olabilir.
Kolombiya halkı daha kaç savaş yılı dayanmak zorunda kalacak?
Barış, ne yazık ki FARC’ın elinde değil, burjuvazinin ve emperyalizmin ellerinde. Eğer, kendisini süper başkan sanan Uribe, biraz zeki olsaydı ve barış isteseydi, basit bir kararnameyle savaşa son verebilirdi. FARC, ne zaman, nerede, hangi koşulda olunsa olsun, Kongrede (parlamento) verilecek görevlere değil, ama görüşmelere hazır.
Kolombiya’nın barışa gereksinmesi var, ama teslim olma barışına değil: Ülkenin büyük çoğunluğu için, bir hiç karşılığında silahları bırakmamız söz konusu olamaz.
Halkın gereksinmeleri FARC için önemlidir, çünkü FARC’ın komutanları halkın yanından gelmektedir ve bu halkın acılarını iyi bilirler.
Politik görüşmeler barış yönünde gerçek bir yol açabilir mi?
Bakın, Caguan bölgesindeki Başkan Pastrana hükümetiyle kurulan diyaloglar, gerçek bir ilerlemeye olanak verdi. Ortak bir ajanda imzalandı; FARC’ın ve hükümetin öncelikleri örtüşüyordu. Geriye yalnızca bunları uygulamak için çalışmaya başlamak kalıyordu.
Sonra neler oldu? Washington ve Kolombiya burjuvazisi, böylece devrimin geleceğini sandılar. Ve yeniden savaşa yatırım yapmayı tercih ettiler. Kuşkusuz ABD askeri konsorsiyumunun etkisiyle. Çünkü Kolombiya genelkurmayı ve büyük burjuvazisiyle birlikte sandıklarını doldurmak için savaşı körükleyen, o oldu.Kolombiya burjuvazisinin, Latin Amerika burjuvazilerinin içerisinde, kendi tarzında bir özelliğe sahip olduğu kesindir:
O her şeyi, planlarını bozan herkesi öldürerek çözmek ister.
Kolombiya burjuvazisinin bu "özelliği" nereden gelebilir?
Kişisel olarak ben bunu İspanyollara bağlıyorum, ama Kolombiya’ya hangi tür İspanyol’un geldiğini gösteren psikolojik ve sosyolojik bir anket yapmak gerekecek. Bize bıraktıkları mirasın korkunçluğuna bakın, ülkemizin egemen güçlerinin uyguladığı politik şiddet, sömürge döneminden geliyor
Gerillanın askeri yöntemlerle, halka karşı şiddetle bitirilebileceğ ine ancak deliler inansa da, ben de bugün, gerilla için iktidarı alma olanağı görmüyorum. Biz gerçekçiyiz. Hemen şu an onları yenemeyiz, ama bir hastalık yüz yıl sürmez, bir beden buna dayanmaz. Hiçbir toplumsal değişim kolay olmadı. Şu noktada yanılmayalım: Mücadeleyi doğuran nedenler devam ettikçe, gerilla yenilmeyecektir.
Onların propagandası, Kolombiya halkının savaştan yorgun düştüğünü ve bu nedenle birçok insanın ordudan yana olduğunu söylüyor. Ama bu doğru değil. Eğer böyle olsaydı, gerilla tüm ülkede var olmazdı.
Gerilla, Kolombiya Planına karşı koymak için stratejik olarak geri çekildi. Asıl güçler ormanda, ama Bogota, Cali, Medellin çevrelerinde de militanlar var. Onlar yalnızca kendilerine güvenmiyorlar, arkalarında onları saklayan ve koruyan bir halk desteği bulunuyor.
FARC, kendi gizli komünist partisi PCC’yi ve Yeni Kolombiya için Bolivarcı Hareket’i kurdu. Her ikisi de tüm ülkedeki kitlelerle, sessizce, gizlice çalışıyor. Eğer nesnel olarak bakılırsa kaybeden Uribe’dir, çünkü Kolombiya Planına karşın FARC’ı yok etmeyi başaramadı. Washington’la birlikte milyarlarca dolar harcadılar, ama FARC hala yerinde duruyor.
Söyler misiniz, askeri yöntemlere başvurmasaydılar, Kolombiya devleti ve Washington, reel olarak FARC’ı nasıl sarsabilirdi?
Eğer savaşa ve baskıya yatırdıkları parayı, daha çok sağlığa, eğitime, tarım reformuna yatırsalardı, FARC’ın varlığı belki de tartışma konusu olurdu. Eğer çatışmanın nedenlerini oluşturan sorunlara çözümler aramaya başlasalardı, muhalifleri öldürmekten vazgeçselerdi, mantıksal olarak gerilim düşecekti. FARC da artık halkın acı çektiğini söyleyemeyecekti.
Yani düzen yanlılarının, bu çatışmayı hemen çözme olanağı var
Ama hayır: Uribe, emperyalizm ve burjuvazi, FARC’ı askeri olarak yenebilmenin büyük hayali içindeler. Ve bu noktada, yineliyorum, ciddi anlamda yanılıyorlar. Kolombiya halkının bugünkü koşullarında, FARC’ın varlığını sürdüreceğine emin olunuz. FARC mücadeleye devam etmeye, direnmeye ve yenmeye hazırdır. Hernando Calvo Ospina, Le Monde Diplomatique’ te gazeteci, 2005’te Avrupa Komisyonu’nun Lorenzo Natali gazetecilik ödülünü aldı. "Sis Perdesinin arkasında Kolombiya", "Devlet Terörizminin Tarihi" adlı yapıtları var.